Türkiye'nin Doğu, Güneydoğu, Akdeniz, İç Anadolu ve Karadeniz bölgeleri, Kahramanmaraş merkezli 10 ili etkileyen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerle sarsıldı. Binlerce yıkım, ölüm ve yaralanmalara yol açan depremler sonrası bölgelerde, arama- kurtarma çalışmalarına devam ediliyor. DEÜ SUMER Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Celalettin Şimşek de deprem sonrası yer altı sularına ve olası tehlikelere dikkat çekti. Şimşek, "Depremler yer altı suyunda iki önemli değişim yapabilir. Yer altı suyu seviyesinde ve kimyasında değişimler yaşanabilir. Halk sağlığını doğrudan ilgilendirdiği için ilk olarak kimyasal boyutunu değerlendirelim. Fay hatlarının derin jeotermal suların veya organik bileşikli serimanlar varsa eski göl yatakları olabilir, kömür alanları olabilir buralardan metan gazı, karbondioksit ve sülfür gazları yer altı suyuna karışabiliyor. Bunun örneklerini gördük. 2022 yılındaki Düzce depreminde bazı kuyularda metan gazı girişleri oldu. Hatta halk çakmağı çakınca suyun yandığını gördük. Böyle durumlar bölgede yaşanabilir" dedi.
Fay hatları boyunca jeotermal sularında yer altı suyuna
karışabildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Şimşek, "Böyle durumda suyun
sıcaklığında artış olacaktır. Bu tür sıcaklığında artış olan sular
tüketilmemeli. Çünkü jeotermal sular yüksek oranda metal konsantrasyonu
içerebilir. Bu tür sudaki değişimler
olan bölgelerde tüketmeden yetkililere bildirilmelidir" diye konuştu.
'DEPREM SONRASI YER ALTI SUYU SEVİYESİNDE DEĞİŞİMLER
OLABİLİR'
Yer altı suyunun seviyesinde de değişimler olabileceğini
vurgulayan Prof. Dr. Şimşek, "Deprem şok dalgaları gelince yer altı suyu
seviyesi yükselir ve zamana bağlı olarak eski haline dönüyor. Bu yer altında
gerçekleştiği için yüzeyde göremeyiz. Ancak gözlem kuyularında belirlemek
mümkündür. Bazı deprem alanlarında, bir su kaynağı varsa, kuruyabiliyor ya da
yeni bir kaynak oluşabiliyor. Örnek verirsem ABD'nin Kaliforniya eyaletine
bağlı Sonoma ilçesinin merkezi olan Santa Rosa kentinde, depremden sonra
kurumuş bir dere tekrar aktifleşiyor. Son olarak Kanada'da bir depremde
takımadalarda bazı kaynakların kuruduğunu da gördük. Deprem sonrası oluşan
kırık ve çatlak sistemleri yer altı dinamiğinin değiştirebiliyor. Bu nedenle
seviyelerde bazı değişiklikler gözlemleyebiliyoruz" dedi.
Afet bölgesindeki maden sahalarına da değinen Prof. Dr.
Şimşek, "Bu konuda şanslıyız. Bölgede özellikle kimyasal içerikli atık
depolama alanları içeren maden sahaları çok yok. Oradaki en büyük maden alanı,
Afşin- Elbistan kömür sahası. Buranın üniversite olarak kontrolörlüğünü
yürütüyoruz. Sahadaki su kuyularıyla ilgili bir problem gerçekleşmemiş. Sadece
3 saatlik bir elektrik kesintisi gerçekleştiğinde su seviyesi kısmen yükselmiş.
Pompalar çalıştıktan sonra tekrar devreye girdiği için şu an bir risk yok.
Ancak detaylı incelemek de gerekiyor. Eğer kimyasal atık içeren atık depolama
sahaları olan maden işletmeleri varsa, buraları da incelemek lazım. Yer altı
suyu için tehlike arz edebilir" diye konuştu.
'YETKİLİLERİN SAĞLADIĞI TEMİZ SULAR TÜKETİLMELİ'
Uyarılarda bulunan Prof. Dr. Celalettin Şimşek, "Deprem
bölgesindeki halkımızdan, yer altı suyunda bir gaz çıkışı, çürümüş yumurta gibi
kötü koku, suyun tadında veya sıcaklığında bir değişiklik varsa kesinlikle
tüketmemelerini istiyoruz. Su tatsız ve berrak olmalı. Aksi bir durum varsa
tüketmemeli, yetkililere bildirilmelidir. Su tüketimlerinde mutlaka yetkililerin
sağladığı temiz sular tüketilmelidir. Ayrıca ülke olarak su yönetim planı
oluşturmak da gerekiyor. Toplanma alanlarına temiz su depolama alanları
yapmalıyız. Toplanma alanındaki nüfusa yetecek kadar suyu sağlamamız lazım.
Çünkü salgın hastalıkları önlemek için yeterli suyu sağlamak önem arz etmekte.
Deprem riski altındaki diğer kentlerimizde, önceden toplanma alanları
hazırlanmalı, buraya sanitasyon için temiz su sistemi kurulmalı, diye
düşünüyorum" dedi.
DHA