Kültür-Sanat > Akseki’de ata yadigârı evi turizme kazandırdı

"BİR ZAMANLAR TERK EDİLMİŞ KÖYDÜ"

Ekonomik nedenlerle bir zamanlar tamamen boşalan ve özgün mimarisiyle dikkat çeken Sarıhacılar köyündeki tarihi "Düğmeli evler" aslına uygun olarak restore edilerek geleneksel Türk mimarisini köyde yaşatma çalışmaları devam ediyor.

Antalya'nın Akseki ilçesine bağlı Sarıhacılar köyü, tarihi İpek Yolu'nun üzerinde kurulmuş. Köyün ahşap oymacılığının en güzel örneklerinden birini barındıran 600 yıllık camisi, tarihi geçmişe ışık tutuyor. Geçmişte Konya ve Antalya arasındaki tarihi kervan yolları üzerinde önemli bir mola yeri olan Sarıhacılar'da yörenin sivil konut mimarisinin özgün örneklerinden olan düğmeli evler ve eski konaklar, geçmişin görkemini yansıtan birer kültür mirası niteliğinde. Birçoğu zamanla yıkılan tarihi evler, son yıllarda birer birer restore edilerek yeniden ayağa kaldırılıyor. Sedir katran ağacından yapılan iskeletleri ve birbirine kenetlenen ahşaplarıyla düğmeli evler, dünyada sadece bu bölgede bulunuyor.

Antalya'nın tarih dolu ilçesi Akseki'nin 800 yıllık geçmişi olan Sarıhacılar Mahallesi'nde bulunan ve atalarından kalan "Osmanil" konağı olarak bilinen 200 yıllık tarihi düğmeli ev, evin dördüncü kuşak torunu olan Berna Dincer tarafından restore ettirildi. 200 yıllık tarihi düğmeli ev mirasçılar tarafından aslına uygun olarak restore edilip turizme açılıyor.

"ATA MİRASINA SAHİP ÇIKMANIN MUTLULUĞUNU YAŞIYORUM"

Aslen Antalya'da ikamet eden ve atalarının Sarıhacılar köyünden olan Berna Dincer, "Osmanil" konağı olarak bilinen 200 yıllık bir tarihe sahip olan düğmeli evi ayağa kaldırarak ata mirasına sahip çıkmanın mutluluğunu yaşadığını söyledi.

"EVİN DÖRDÜNCÜ KUŞAK TORUNUYUM"

Kendisinin emekli olduğunu ve evin dördüncü kuşak torunu olduğunu söyleyen Dinçer, "Evin geçmişi yaklaşık 200 yıllıktır. Atalarımızdan kalan bu evde oturan da olmadığı için yıkılmaya başladı. Atıl durumda olan bu tarihi düğmeli evin restorasyonuna 2017 yılında başladık ve 2020 yılında tamamladık. Bu evde aile olarak kalma hayallerimiz var. Kalabalık bir aileyiz. Onun için 5 oda yaptık ve her odada tuvaleti duşu olsun istedik. Daha önce bu eve ananem ve dedem her sene yazları gelirdi. Fakat kendileri 2002 yılında vefat ettiler. Dolayısıyla bu eve o yıldan sonra gelip giden olmadı ve ev bakımsızlıktan zamanla yıkıldı" dedi.

"3 KIZ KARDEŞ RESTORASYON İÇİN YASAL SÜRECİ BAŞLATTI"

Dincer, "2017 yılında teyzemler devletin vermiş olduğu teşvik ile bu evi restorasyon ettirebileceklerini öğrendiler. Kendileri çok heyecanlandılar. 3 kız kardeş annem ve iki teyzem bu evi restore ettirmek için tüm yasal süreçlere başladı. Proje hazırlanarak Koruma Kuruluna onaylattırıp gerekli izinleri alarak inşaata başladık. Evin bütün duvarları yıkılmıştı. Sıfırdan yeniden tarihine özgü ayağa kaldırıldı. Tabi ki bu bir zaman aldı. Restorasyonu yaparken araya pandemi girdi ve süreç uzadı. 2020 yılında ise tamamlandı" diye konuştu.

"BEN HARİÇ DİĞER DÖRDÜNCÜ KUŞAK GENÇLERİ ÇOK İLGİ DUYMADILAR"

Kendisinden başka ailenin dördüncü kuşak gençlerinin ilgi duymadığını anlatan Dincer, "Aslında evin restorasyonu bittikten sonra da ailenin dördüncü kuşak gençleri çok ilgi duymadı. Ben geçen yıl ağustos ayında Antalya'da havaların çok sıcak gitmesi ile buraya gelip 2 buçuk ay kaldım. İnternet zor çekmesine rağmen burada huzur vardı. Hemen çalışmalara başladım. Bir yandan bahçeyi, bir yandan evi düzenliyordum. Köydeki akrabalarımız, hemşerilerimiz bana yardımcı oluyorlar. Benim gibi kuşakların buralarda olmaları onları da çok mutlu ediyor. Umarım bu dalga dalga yayılır ve genç kuşaklara da sirayet eder ve onlarda burada yaşamaya başlarlar. Bu köyde huzur, doğanın güzelliği ve rahatlık dışındaki beni cezbeden en büyük şey, burada hiçbir beton yapının olmaması oldu. Etrafta yıkık çok ev var fakat yıkılı evlerin görüntüsü, estetiği, mimarisi ve gözü yormaması, dinlendirici olması beni gerçekten cezbetti. Burada yaşamaya değer kılan bir neden de budur" şeklinde konuştu.

İHA