Minimal İnvaziv Üroloji Derneğince bu yıl sekizincisi
düzenlenen "Ulusal Minimal İnvaziv Ürolojik Cerrahi Kongresi", 7-10
Mart'ta Antalya'daki bir otelde yapıldı.
Çok sayıda Türk ve yabancı bilim insanın katıldığı kongrede,
üroloji alanında en güncel tanı yöntemleri ve minimal invaziv cerrahi
teknikleri konuşuldu.
Minimal İnvaziv Üroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Demir, AA
muhabirine, üriner sistem taş hastalığının ciddi sağlık sorunlarına yol
açabildiğini söyledi.
Türkiye'de de bu hastalığın sıklıkla görüldüğünü aktaran
Demir, sıvı tüketiminin azlığı, idrar yollarındaki anatomik darlıklar, doğumsal
bozukluklar, beslenme alışkanlıkları, şişmanlık ve diyabetin taş oluşumunu
artırdığını dile getirdi.
Demir, taş hastalığının genetik tabanının olduğuna dikkati
çekerek, hastalığın tedavisinde çeşitli yöntemlerin uygulanabildiğini
hatırlattı.
"MİNİMAL İNVAZİV
YÖNTEMİ HASTALAR İÇİN DAHA KONFORLU"
Dışarıdan şok dalgaları yöntemiyle müdahalenin her taş için
uygun olmadığını belirten Demir, şunları kaydetti:
"Bazı durumda gelişimsel tedavi dediğimiz bir ameliyat
gerekli. Bu da minimal invaziv cerrahi. Bundan 20-25 yıl önce bir santimetrelik
taş belki 15 santimetrelik cerrahi kesiyle alınıyordu. Günümüzde artık bir
santimlik taş için belki hiç kesi yapılmadan idrar kanallarından girilerek, taş
lazerle kırılıp küçük parçalar şeklinde alınıyor veya düşmesi bekleniyor. Daha
büyük taşlara ise böbrek bölgesinden yaklaşık beş santimetrelik kesiyle taşın
bulunduğu alana girip, taş görüntülendikten sonra küçük parçalara ayrılıp
oradan alınması yöntemi uygulanıyor."
Hastalar için bu yöntemlerin çok daha konforlu olduğunu
vurgulayan Demir, "Bir santimetrelik bir delikten ya da hiç kesi yapmadan
minimal invaziv cerrahi yöntemiyle yapılan işlem hastanın hayat kalitesini
yükseltiyor. Cerrahiye bağlı etkiler, ağrı ve enfeksiyon gibi yan etkilerin
mümkün olduğunca az olmasını sağlıyor. Minimal invaziv cerrahi yöntemleri
hastalarımız açısından çok büyük konfor sağlıyor" ifadelerini kullandı.
Kongre Başkanı Prof. Dr. Ender Özden de kongreye 460 uzmanın
katıldığını, teorik sunumların yanı sıra yarı canlı ve 8 canlı ameliyat sunumu
yapıldığını söyledi.
Kongrede bu yıl kadın ürologlara pozitif ayrımcılık
tanıdıklarını aktaran Özden, "Ürolojide kadın oranı çok düşük. Bir toplum
içinde kadın oranı arttığında orada güzel şeyler çıkıyor. Ürolojide de kadın
uzman oranının artmasını çok önemsiyoruz. Bu nedenle farkındalık yaratmak
istedik. Kongremizde 39 kadın üroloji uzmanı ve asistanını ağırladık."
diye konuştu.
DİĞER KONUŞMACILAR
Kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısında konuşan
Derneğin İkinci Başkanı Prof. Dr. Barbaros Başeskioğlu ise prostat kanserinin
tanı sürecinde robotik yöntemlerle yapılan biyopsilerin kanama, ağrı ve
enfeksiyon riskini ciddi oranda düşürdüğünü vurguladı.
Derneğin Kurucu Başkanı Prof. Dr. Cenk Yücel Bilen ise
erkeklerde en sık görülen kanser türlerinden biri olan prostat tedavisinde
robotik cerrahinin giderek daha popüler hale geldiğin belirtti.
Türkiye'nin "ilk öğretim üyesi kadın üroloğu" Doç.
Dr. Naşide Mangır da üroloji alanında eşit temsilin ve çeşitlilik
sağlanmasının, farklı görüşlerle birlikte sağlık hizmetinin kalitesini
artırdığını, ürolojik hastalıkların sadece erkeklerde görülmediğini bildirdi.
Derneğin Genel Sekreteri Doç. Dr. Ahmet Güdeloğlu ise iyi
huylu prostat büyümesinde enükleasyon teknikleri hakkında bilgi verdi.
AA