Geçtiğimiz günlerde TÜİK, çarpıcı bir istatistik raporunu daha yayımladı.
Memleketteki insanların yalnızlık durumuna ayna tutan bir
rapordu.
Rapora göre; Türkiye'de yalnız
yaşayanların sayısının geçen yıl 5,3 milyonu aştı...
Bu durum insanların son yıllarda hayatını
yalnız idame ettirmeye yönelmiş olduğunu ortaya serdi.
Hayatımıza yer edinen bu yeni
normalin sebebi üzerine ise ciddi bir kafa yormak şart.
Yalnızlığın tercih mi yoksa dış etkenlerden
kaynaklı zaruri bir durum mu olduğu sorusu karşımızda put gibi duruyor.
Günümüzde yaygınlaşan
bireyselleşme kavramı ve ferdi yaşamın sağladığı konfor yalnızlığa doğru uzanan
bir yolun dinamosu olabilir.
Öte yandan ekonomik durum ve
sosyal değişiminin yarattığı etkiler de bireyleri zorunlu olarak yalnızlığın
soğuk kollarına itebilir…
Yalnızlaşma tercihin altında
yatan nedenlerin ardından gençler hususunda bazı değerlendirmeler yapmak
mümkün.
Gençler, kariyer ve eğitim
hedeflerini doğrultusunda hayatlarını yalnız ilerletme eğilimi göz çarpan aleni
bir neden.
Yalnız yaşam trendinin önü
alınamaz bir şekilde yayılmasının doğurduğu toplumsal sonuçları da bulunuyor.
İlk olarak akla gelen tabi ki de demografi olgusu oluyor.
Ülkemizde evlilik yaşının artması
ya da evlilik kurumuna yönelimin azalması da yalnızlığa doğru bir yönelişe evriliyor.
Dolayısıyla bu durum demografik
yapının dönüşmesine yol açıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’da endişe yaratan mevcut gidişata
son zamanlarda sık sık dikkat çekiyor.
Erdoğan, 2001 yılında doğurganlık
hızının 2,38 iken bugün bu rakam 1,51'e düştüğünü açıklamıştı.
Yıllık nüfus artış hızının 2023'te
binde 1,1'e gerilediğini, çocuk ve genç nüfusun azalırken, yaşlı nüfusumuz
tarihimizde ilk defa yüzde 10'un üzerine çıktığını bildirmişti.
Türkiye’nin genç ve nitelikli
nüfus bakımından da kan kaybettiğine vurgulayan Erdoğan, “Gerekli önemleri
almaz, politikaları uygulamazsak sorun telafi edilemez boyuta varacaktır” demiş
ve “Doğurganlık oranı ve nüfus artış hızımız alarm vermektedir” sözleriyle korkunç
bir gerçeği gündeme taşımıştı.
Öte yandan MSÜ Rektörü tarihçi
Erhan Afyoncu’da yaklaşan bu tehlikeyi, “Böyle giderse ne olur ben açık ve net
söyleyeyim. Anadolu’da yaşlı bir Türk nüfus olur. Kendisini toparlayamazsa da
bu topraklardaki yaşama kabiliyetini kaybeder. Bu çok ciddi bir risk! Bu bir
beka sorunudur” sözleriyle yorumladı ve öngörüde bulundu.
Afyoncu’dan üzerine çok konuşulacak bir öneriye de “Nüfusun
kendini yenilemesi için dünyanın farklı bölgelerinde yaşamını devam
ettiremeyecek durumdaki Türklerden planlı şekilde göç alınması gerektiğini”
savunarak dile getirdi.
TÜİK’in yalnız raporuyla beraber Antalya’nın yalnızlık
karnesi de önümüze geldi.
Rapora göre Antalya’da yalnız yaşayanların sayısında da küçük
bir yükseliş yaşandığı gözlemlendi.
Bir önceki raporda Antalya’da yalnız hane sayısı 195 bin 430
iken yeni verilere göre bu rakam 197 bin 923’e yükseldi.
Antalya bu tabloyla en yalnız 4’üncü şehir oldu.
Antalya özelinde yalnız yaşayanlara bir yorum getirmek
gerekirse üniversite gerçeği göz önünde bulundurmak elzem.
Bir diğer önemli başlık ise turizm sektörü ve diğer
sektörlerin sağladığı işçi göçü.
Antalya üzerinden yapılacak değerlendirmelerde bu iki husus göz
ardı etmemek gerekir.
02.03.2025 - 09:00
01.03.2025 - 09:00
22.02.2025 - 09:00
21.02.2025 - 09:00
16.02.2025 - 09:00
11.02.2025 - 09:00
05.02.2025 - 09:00
02.02.2025 - 09:00
30.01.2025 - 09:00
26.01.2025 - 09:00
25.01.2025 - 09:00
09.01.2025 - 09:00
08.01.2025 - 09:00
02.01.2025 - 09:00
01.01.2025 - 09:00
31.12.2024 - 09:00
28.12.2024 - 09:00
25.12.2024 - 09:00
04.09.2024 - 09:00
26.08.2024 - 09:00
30.09.2023 - 09:00
BİR CEVAP YAZ
E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir