Türkiye’de yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte artan kene vakalarına ilişkin konuşan Akdeniz Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ata Nevzat Yalçın, geçen yıl 600’e yakın vaka görüldüğünü ve 20 kişinin hayatını kaybettiğini söyledi. Sağlık Bakanlığı’ndan bu yıl şu ana kadar 80 vaka bildirildiğinin altını çizen Yalçın, geçmiş döneme göre kene vakalarında bir azalma olduğunu ifade etti.
22.06.2025 - 19:22
YAYINLANMA22.06.2025 - 23:40
GÜNCELLEMETürkiye’de son dönemde artan kene vakalar ve keneden kaynaklı ölümlerle ilgili açıklamalarda bulunan Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ata Nevzat Yalçın, kenelerin bahar mevsimi ile birlikte nisan ayından itibaren ortaya çıktığını söyledi. Yaz mevsiminin sonunda kadar kene vakalarının devam edeceğini belirten Yalçın kene ile temasın sonbahar ile bittiğini ifade etti. Bu dönemde kırım-kongo virüsü ile enfekte olmuş kenelerin hastalığı taşıdığına dikkat çeken Yalçın, “Özellikle Türkiye'nin Orta ve Doğu Anadolu Bölgesi ve Karadeniz'in iç kesimleri daha riskli olarak bölgeler. Sivas, Tokat, Erzincan, Giresun'un iç kesimleri, Gümüşhane, Bayburt gibi illerde biraz daha yoğun bu vakalar görülüyor” dedi.
500 METRE ÜZERİNDEKİ YERLEŞİM ALANLARI RİSKLİ
Kenelerin daha çok kırsal alanlarda görüldüğünü ifade eden Prof. Dr. Ata Nevzat Yalçın, kırım-kongo virüsü taşıyan kenelerin 500 metre ve üzeri ortamlarda yaşadığına dikkati çekti. Yalçın, “Dolayısıyla Antalya, sahilleri olduğu için çok fazla ama bir risk taşımıyor ama 500 metrenin üzerinde olan yerleşim alanları riskli. Dolayısıyla bu alanlar özellikle meşe ağaçlarının belli bir kesimini daha fazla tercih eden bir grup bu keneler. Dolayısıyla İç Anadolu ortalama işte 800-1000 metre civarında bir yükseklik ve buralarda biraz daha yüksek görülüyor” diye konuştu.
HASTALIK VE TEDAVİ SÜRECİNE DAİR BİLGİLER
Hastalığın bulaşması durumunda izolasyon ve tedavi sürecinden bahseden Prof. Dr. Ata Nevzat Yalçın, “Bu hastalarımızda başlangıçta birkaç günlük bir kuluçka döneminden sonra ateş baş ağrısı, halsizlik, bulantı, kusma gibi belirtilerle başlıyor. İshal ve karın ağrısı var. Ama bir sonraki dönem kanama öncesi ve kanama dönemi . Hastalar çoğunlukla bu dönemde bize diş eti kanamaları, mide kanamaları, vajina da kanamalar ya da idrarından kan gelmesi gibi değişik hususlarla başvurabilirler ve bu kanamalar dikkati çeker. Burada da özellikle bizim pıhtılaşmayı sağlayan trombosit dediğimiz maddelerin azlığı dikkati çeker. Karaciğerde büyüme vardır. Biz etkeni PCR veya ELISA ile alınan kan örneklerinde etkinliği tanımlamak mümkün. Bunun için laboratuvarlarda bu olanaklarımız var ülkede. Bunu tanımladıktan sonra önemli olan böyle bir hastayı tanımladık en kısa sürede bir sağlık kuruluşuna. Çünkü burada sorun kanamalar olacaktır ve bu sağlık kuruluşunda yoğun bakım gereksinimi de olacak. Çünkü problem burada bu hastaların hızlı bir şekilde karaciğer yetmezliği, böbrek yetmezliğine girebilirler her zaman açıkçası. Akciğer yetmezliği yani mutlulukla organ yetmezliği çok dediğimiz, dik dediğimiz ciddi tablolar ve maalesef ölüme götürür. Onun için burada hastalığın tedavisinde de direkt bir ajan yok. Daha önemlisi olan kişiye destek tedavileri ve diğer önlemlerin alınması” diye konuştu.
ÖLÜM ORANI YÜZDE 4.7 CİVARINDA
Kırım-kongo kanamalı ateşinin 2002 yılından beri Türkiye’de görüldüğünün altını çizen Prof. Dr. Ata Nevzat Yalçın, “2002'den bu yıla yaklaşık 19 bin vaka görülmüş. Yüzde 4.7 civarında bir ölüm oranı var. Geçtiğimiz yıl da 600'e yakın vaka görülmüş ve maalesef 20 vatandaşımız kaybedilmiş. Ölüm oranı dediğim gibi yüzde 4.7 civarında ve önemli bir hastalık, özellikle belli dikkat edilmesi gereken hususlar var” ifadelerini kullandı.
ŞU ANA KADAR 80 CİVARINDA VAKA BİLDİRİLDİ
Türkiye’de kene vakalarına dair bilgiler paylaşan Prof. Dr. Ata Nevzat Yalçın, “Sağlık Bakanlığı'nda bizim aldığımız verilerde şu ana kadar 80 civarında bir olgudan bahsediliyor. Geçmiş yıl daha önce de bahsettiğim gibi 590 civarında bir vakadan bahsediliyor. Dolayısıyla bir azalma var. Gerçi bu ilk 6 aydaki vaka sayısı. Yani geçmişe göre bir azalmanın olduğu şu an için şüphesiz. Tabii burada alınan belki önlemler, özellikle Sağlık Bakanlığı bu konuda ciddi bir şekilde hekimlerin eğitimi ya da sahanın eğitimi için ciddi destek sağlamakta” ifadelerini kullandı.
DOĞU ASYA’YA ÖZGÜ OLAN KENE TÜRÜ
30’un üzerinde kene türü olduğunu ifade eden Prof. Dr. Ata Nevzat Yalçın, Doğu Asya’ya özgü olan Asya uzun boynuzlu kenesine dair konuştu. Yalçın, “Bu kene türünün kırım kongo kanamalı ateşindeki rolüne ilişkin çok fazla detay yok. Çok daha yeni tanımlandı. Belki zaman içerisinde üzerinde durulacak. Şimdi bu hastalık aslında tabii semptomları, yani verileri itibariyle birçok hastalıkla karışabiliyor. İşte Brucella hastalığı, işte bu cheese, sütten yapılan peynirden, hepatitlerle karışabiliyor, tifo hastalığıyla karışabiliyor. Birçok hastalığı ya da başka böyle kanamalı ateş yapan virüsler var. Ebola virüsü, Marburg virüsü, Lassa virüsü ama bizim ülkemizde görünmüyor. Dolayısıyla iyi bir şekilde hekimin de bu hastalıklardan ayrı tanısını gerçekleştirmesi gerekiyor” diye kaydetti.
KENDİNİZ ÇIKARMAYI ASLA DENEMEYİN
Keneyle temas halinde izlenecek süreci anlatan Prof. Dr. Ata Nevzat Yalçın, “Bunun hiç kendiniz uğraşmayın. Herhangi bir maddeyi de oraya sürmekte hiçbir faydası yok. En yakın sağlık kuruşuna gitmek önemli. Çünkü çıkartmaya pekala deneseniz dahi burada özellikle kenenin bir kısmı kopabilir ve vücutta kalabilir. Bu da hastalığın oluşmasına neden olabilir. Bu nedenle en yakındaki sağlık kuruluşuna başvurup orada gerekli önlemler alınarak çıkartılmasında yarar var” diye anlattı.
VÜCUDU KAPATAN YA DA AÇIK RENK KIYAFET GİYİLMELİ
Kenelerden korunmanın yollarını anlatan Prof. Dr. Ata Nevzat Yalçın, vücudu tamamen kapatan kıyafetler ya da açık renkte giysiler tercih edilmesi gerektiğini söyledi. Yalçın, “Çünkü böyle bir kene yapışması söz konusu olduğunda daha kolay tanımlayabilmek için. Bir de böyle çorapların, pantolonun içerisine kadar sokulmasında yarar var. Bu tür hayvanlarla temas, kan ile veya çıkartıyla temas durumunda hızlı bir şekilde ellerin yıkanması önemli. Özellikle hastalanan kişiye yapılan izolasyon önemli. Bu kişinin sağlığını sürdürebilmesi için yapılması gereken bir şey” diye kaydetti.
BİR CEVAP YAZ
E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir