Eskiden yurt dışına çıkmak bir ayrıcalıktı. Turistik bir heyecan, kısa bir kaçamak, belki bir değişiklikti. Şimdi ise gitmek bir ihtiyaç gibi görülüyor. Özellikle de gençler arasında bir çıkış yolu, bir kurtuluş gibi... Bavul hazırlanmıyor da hayatını yeniden kurmaya hazırlıyor insanlar.
Birçoğu için gitmek, daha fazla kazanmak ya da kariyer değil artık. Daha insanca yaşamak, nefes almak, değer görmek... Çünkü bu topraklarda kalmak, çoğu zaman sadece "katlanmak" anlamına geliyor. Gelecek kaygısı, yüksek kiralar, düşük maaşlar... Derken geriye bir tek çare kalıyor: Gitmek.
Ama asıl acı olan şu: Bu gidişler bireysel değil, toplumsal bir kayıp. Çünkü giden sadece insanlar değil; bir ülkenin umudu, enerjisi, potansiyeli de valizlere sığıp gidiyor.
Eskiden "giden" gurbetçiydi; özlerdi, dönerdi. Şimdi giden bir daha bakmıyor bile arkasına. Ama bazen içimden şu soru geçiyor: Sen gidersen, ben gidersem... Bu memleket kimlerin eline kalacak?
Kızdığımız, kırıldığımız, kaçmak istediğimiz her şeyin ortasında hâlâ güzellikler var. Hâlâ değiştirebileceğimiz çok şey var. Ama bunun için burada kalmak, ses çıkarmak, sorumluluk almak gerek. Gitmek elbette bir haktır fakat kalmak, belki de en büyük cesarettir.
Bir gün herkes giderse, burası kimsenin ülkesi olmaz. Ve biz en çok, ait olduğumuz yeri yitirmiş oluruz.
11.05.2025 - 08:53
10.05.2025 - 09:15
03.05.2025 - 09:21
20.04.2025 - 09:00
19.04.2025 - 09:00
13.04.2025 - 09:00
11.04.2025 - 09:00
06.04.2025 - 09:00
05.04.2025 - 09:00
30.03.2025 - 09:00
28.03.2025 - 09:00
22.03.2025 - 09:00
21.03.2025 - 09:00
15.03.2025 - 09:00
14.03.2025 - 09:00
08.03.2025 - 09:00
08.03.2025 - 09:00
BİR CEVAP YAZ
E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir