Temmuz 1974’te Ayşe Tatile Çıksın parolasıyla başlayan Kıbrıs çıkarması ve sonrasında gelişen Türkiye aleyhindeki yaptırımların belki de en sansasyonel tezahürlerinden biri Ermeni meselesiydi desek pek de yanlış olmaz. Tarihler 24 Nisan’a gelince hangi devlet ne şekilde açıklama yapacak gerginliği yıllarca sürmüşken bir süredir vaziyetin herhangi şekilde gündem oluşturmaması ve hele ki bu sene hiçbir şekilde yer etmemesi ise dikkat çekici. Bu hararetli konuya hakikaten ne oldu ki?
***
Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın 24 Nisan anmaları ve 1915 olaylarına dair son dönemde yaptığı açıklamaların birtakım tartışmalar ve bölgede yeni yollar açtığını söylemek mümkün. Paşinyan’ın Ermeni meselesinin uluslararası alanda tanınarak dış politika önceliklerinden çıkarıldığını söylemesi ve 1915 olaylarının tarihsel bağlamını sorgulayan ifadeleri ise bu işin başlangıcı olarak görülebilir. Ayrıca Paşinyan’ın Ocak 2025’te İsviçre’de Ermeni toplumuyla yaptığı toplantıda “1939’da Ermeni meselesi gündemi yoktu, 1950’de nasıl ortaya çıktı” gibi sorular sorması ise bunun bariz bir göstergesi.
***
Ancak bu çıkışların ardında yatan motivasyonu anlamak için Ermenistan’ın mevcut durumuna bakmak gerekiyor. 2020 Karabağ Savaşında Azerbaycan karşısında alınan ağır yenilgi, Paşinyan hükümetini hem iç politika hem de dış ilişkilerde zor durumda bıraktı. Ekonomik darboğazı yüksek şiddette yaşadığı sırada karşılarına çıkan Karabağ savaşı ve peşi sıra kaybedilen genç nüfus ise mecburen farklı bi tavra doğru itiyor. Doğal kaynaklar açısından zaten fakir bir durumda olan, 3 milyonun altında nüfusa sahip Ermenistan’ın 1,7’e sabitlenmiş doğum oranı ile bu savaşın faturasını “normalleşmeden” kaldırabilmesi pek de mümkün değil.
***
Bu sırada kimlik ve kolektif hafızasını 1915 olayları ile bileyleyen Ermeni toplumun derin bir kırılma yaşaması ise işin cabası. Paşinyan’ın, 1915 olaylarını “ulusal ve kişisel bir trajedi” olarak nitelendirip, aynı zamanda “vatan arayışını bırakmalıyız, çünkü vatanı bulduk” gibi ifadelerle Ermenistan Cumhuriyetini merkeze koyması ise “1915 olaylarını devlet çıkarları lehine yeniden çerçeveleme çabası” olarak görülüyor. Bu sırada muhalefet, bu söylemi “uluslararası tanınma mücadelesini zayıflatmak ve Türkiye’nin tezlerine yakınlaşmak” olarak değerlendirmekte. Nitekim Paşinyan’ın Erivan’daki 24 Nisan anmalarında Türkiye ve Azerbaycan bayraklarının yakılmasını “provokatif ve kabul edilemez” diyerek kınaması, muhalefet kanadındaki bu eleştirileri daha da keskinleştirdi.
***
Paşinyan’ın bu yaklaşımını savunanlar ise varoluş mücadelesi sebebiyle yaşanan realistlikten geldiğini dile getiriyor. Ermenistan’ın Karabağ Savaşı sonrası daha da artan ekonomik, güvenlik ve demografik sorunları, bölgesel izolasyon ve Rusya’ya tek taraflı bağımlılık ise Paşinyan’ı Türkiye ve Azerbaycan’la uzlaşmaya zorunlu kılıyor. Paşinyan’ın, “Tarih tarihtir, bugün bugündür” diyerek 1915 meselesini geçmişte bırakmaya çalışması, bu bağlamda bir tür “ileriye bakma” stratejisi olarak okunabilir.
***
Ermeni toplumunun 100 yıldır kendisini 24 Nisan olaylarıyla keskinleştirip histerik psikolojiyle uluslaşma gütmesi anlaşılabilir bir konuydu. Ancak bugünün dünyasında pek geçerlilik taşımıyor, şimdi ise önlerinde duran kocaman bir yok olma tehlikesi ile karşı karşıyalar. Bu vaziyetin de yıllardır yaşanan 24 Nisan gerginliğini pamuk şekere dönüştürmesi ise gayet anlaşılabilir gözüküyor.
***
1915 olaylarını ilk tanıyan devletin de Sovyet Rusya’sı olduğunu hatırladığımız takdirde normalleşme çabasının aslında “Rusya bağımlılığına” ket vurma olduğu ortaya çıkıyor. Suriye’de Türkiye karşısında büyük bir bozguna uğrayan Rusya; Ermenistan’da, “diplomatik” bir bozguna daha uğramamak için bu konuda elinden geleni yapacağı kesin. İran ile arasındaki transit bağlantıyı sağlayan ise yine Ermenistan.
***
Ermeniler için artık iki yol var. Ya Türkiye ile normalleşip yepyeni bir ekonomik ve demografik yol çizecek ya da kendisini ehlileşmekten çıkaran meselesinin aslında Rus Emperyalizminin İran’la bağlantı politikalarına alet olduğunu ve bunun da kapısına dayanan yok olma tehlikesinin gerçekliğe dönüştürdüğünü kabul edecek. An itibariyle 100 yıldır bu keskin sirkeyi küpte taşımanın ne zararlar getirdiği açık bir şekilde gözüküyor. Küpün parçalanıp parçalanmaması ise sadece kendi ellerinde.
30.06.2025 - 00:06
23.06.2025 - 00:16
15.06.2025 - 23:48
09.06.2025 - 00:06
02.06.2025 - 00:05
26.05.2025 - 00:08
19.05.2025 - 00:08
12.05.2025 - 00:13
05.05.2025 - 00:19
20.04.2025 - 09:00
13.04.2025 - 09:00
06.04.2025 - 09:00
30.03.2025 - 09:00
23.03.2025 - 09:00
16.03.2025 - 09:00
09.03.2025 - 09:00
02.03.2025 - 09:00
23.02.2025 - 09:00
16.02.2025 - 09:00
10.02.2025 - 09:00
02.02.2025 - 09:00
26.01.2025 - 09:00
21.01.2025 - 09:00
12.01.2025 - 09:00
05.01.2025 - 09:00
29.12.2024 - 09:00
15.12.2024 - 09:00
08.12.2024 - 09:00
01.12.2024 - 09:00
17.11.2024 - 09:00
10.11.2024 - 09:00
03.11.2024 - 09:00
27.10.2024 - 09:00
20.10.2024 - 09:00
13.10.2024 - 09:00
06.10.2024 - 09:00
29.09.2024 - 09:00
22.09.2024 - 09:00
15.09.2024 - 09:00
08.09.2024 - 09:00
01.09.2024 - 09:00
25.08.2024 - 09:00
20.08.2024 - 09:00
12.08.2024 - 09:00
04.08.2024 - 09:00
28.07.2024 - 09:00
21.07.2024 - 09:00
14.07.2024 - 09:00
07.07.2024 - 09:00
30.06.2024 - 09:00
23.06.2024 - 09:00
19.06.2024 - 09:00
09.06.2024 - 09:00
02.06.2024 - 09:00
19.05.2024 - 09:00
12.05.2024 - 09:00
05.05.2024 - 09:00
28.04.2024 - 09:00
21.04.2024 - 09:00
14.04.2024 - 09:00
10.04.2024 - 09:00
07.04.2024 - 09:00
01.04.2024 - 09:00
24.03.2024 - 09:00
17.03.2024 - 09:00
10.03.2024 - 09:00
03.03.2024 - 09:00
25.02.2024 - 09:00
18.02.2024 - 09:00
12.02.2024 - 09:00
06.02.2024 - 09:00
BİR CEVAP YAZ
E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir