1990 yılıydı. Burdur Millî Eğitim Müdürlüğünde şube müdürü
olarak görevliyim. Sorumlu olduğum alan, eğitim-öğretim ve kültür işleri.
Hatırlarsınız okullarda önemli gün ve haftalar için şiir ve kompozisyon
yarışmaları düzenlenir. İşte böyle bir yarışmada okulları temsilen gönderilen
kompozisyonları değerlendirerek ilk üç dereceye girmeye layık olanları
belirlemek amacıyla kurulan kurulun başkanıyım. Ön elemeden geçen
kompozisyonlar bir tarafa, geçemeyenler bir tarafa... Elimizde kala kala beş
kompozisyon kalmıştı. Komisyondaki alanına oldukça hâkim ve kıdemli bir
edebiyatçı arkadaşım (On yıl kadar önce rahmet-i Rahmana kavuştu.), “Şu
birinci, şu ikinci, şu da üçüncü.” dedi.
***
Kuruldaki genç bir edebiyatçı bu sıralamaya karşı çıkmıştı.
Kendi okulunu temsilen gelen kompozisyonun birinciliğe daha layık olduğunu
söylüyordu. Bir tartışmadır başladı. Yok burada anlatım bozukluğu var, yok
şurada olay zinciri kopmuş, diye. Her ikisi de muarızının birinci olmasını
istediği kompozisyonun hatalarını bulmada oldukça mahir…
Tartışmanın kırıcı boyuta ulaşmaması için araya girmiş ve
kuruldaki arkadaşların beş kompozisyonu da yeniden okuyarak oylama yoluyla ilk
üç derecenin belirlenmesinin uygun olacağını önermiştim. Kurul, kıdemli
arkadaşımızın seçiminin uygun olduğuna karar vermişti.
***
İki hafta kadar sonra aynı kurul ve bir başka konulu yarışma
değerlendirmesi. Genç arkadaş, “Ağabey,” dedi, “ben o gün biraz ileri gittim
galiba. Özür dilerim.” Bende alçak gönüllüğe takdir, kıdemli arkadaşımızda
tekdir. Hemen yapıştırıverdi: “Kurula daha yeni seçildin. Yaşımı yeni mi fark
ettin de hitabın ağabey oldu?” Tekdir yani azar devam ediyor. “Bak,” dedi ve
başladı bir tariz, iğneleme…
“Hasan’ın böreğine vaktinde yetişmeli,
Hiç durmadan mideye
atıştırıp şişmeli.
Yanıp da kavrulmadan
mükemmelen pişmeli,
Sonra seni almazlar
hiçbir yere ‘çiğ’ diye,
Geçti Bor’un pazarı
sür eşeğin …” burada şiirin devamı için kuruldaki diğer arkadaşlara bakmıştı ki
onlar da hep bir ağızdan “Niğde’ye” demişlerdi… Genç arkadaşımızın yüzü renkten
renge girmişti.
Üzülmüştüm…
***
Toplantı bitiminde çay içmek için odama davet etmiştim
şiirle iğneleme yapan arkadaşımı. Yaşı benden de oldukça büyüktü ama ben ağabey
demedim, ismine ‘bey’ ünvanı katarak dedim ki: “Ağır oldu!” “Olsun,” dedi,
“herkes haddini bilecek!” Birinci olmasını önerdiği kompozisyonda da hataların
bulunduğunu, genç arkadaşımızın da bu hataları bulmada yetenekli olduğunu
söyledim. Edebiyatçılar arasında ilminden yararlanılan biri olduğunu da
sözlerime eklemiştim. “Bu üstün yeteneklere bir de ölçüyü, özre karşı affetmeyi
koysak ne güzel olur!” dedim. Bu sözlerime hataları savunurken laf kalabalığı
yaptığını, genç arkadaşı zor durumda bıraktığını söylemekten, üzülmesin diye,
imtina ettim, söylemedim. İzin alarak bir beyit okumak istediğimi ve bunu
düşünmesini kendisinden rica ettim.
Aklıma gelen beyit Bursalı Tâlibî’ye ait bir berceste idi:
“Çeşm-i insaf kadar kâmile mizan olmaz
Kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz”
(Olgun insan için insaf gözüyle bakmak, en güzel ölçüdür.
Kendi eksikliğini bilmek gibi güzel bir anlayış yoktur.)
***
Bir sonraki kurul toplantısı bitiminde Dairenin karşısındaki
pastanedeydik ve şiirle sarmalanan anılarla üç edebiyatçı hoş bir sohbet
içindeydik. Kimlerle mi? Biri ben, diğer ikisi Namdar Rahmi Karatay’ın “Geçti
Bor’un pazarı, sür eşeğin Niğde’ye!” iğnelemesine muhatap olan genç
meslektaşımız ve şiir okunu gönderen ağabey… Daveti yapan da iğnelemeyi yapan
da aynı kişi idi.
Sonsuzluğa yürüyen, gönül almayı da heybesine katmayı bilen
üstadıma binlerce rahmet olsun…
08.05.2025 - 00:11
29.04.2025 - 00:06
17.04.2025 - 09:00
07.04.2025 - 09:00
27.03.2025 - 09:00
17.03.2025 - 09:00
07.03.2025 - 09:00
28.02.2025 - 09:00
18.02.2025 - 09:00
08.02.2025 - 09:00
27.01.2025 - 09:00
18.01.2025 - 09:00
07.01.2025 - 09:00
27.12.2024 - 09:00
17.12.2024 - 09:00
07.12.2024 - 09:00
27.11.2024 - 09:00
17.11.2024 - 09:00
07.11.2024 - 09:00
27.10.2024 - 09:00
17.10.2024 - 09:00
29.09.2024 - 09:00
17.09.2024 - 09:00
07.09.2024 - 09:00
27.08.2024 - 09:00
17.08.2024 - 09:00
07.08.2024 - 09:00
27.07.2024 - 09:00
17.07.2024 - 09:00
07.07.2024 - 09:00
27.06.2024 - 09:00
17.06.2024 - 09:00
07.06.2024 - 09:00
27.05.2024 - 09:00
17.05.2024 - 09:00
07.05.2024 - 09:00
27.04.2024 - 09:00
20.04.2024 - 09:00
07.04.2024 - 09:00
27.03.2024 - 09:00
17.03.2024 - 09:00
07.03.2024 - 09:00
27.02.2024 - 09:00
17.02.2024 - 09:00
07.02.2024 - 09:00
27.01.2024 - 09:00
17.01.2024 - 09:00
07.01.2024 - 09:00
27.12.2023 - 09:00
16.12.2023 - 09:00
06.12.2023 - 09:00
27.11.2023 - 09:00
16.11.2023 - 09:00
10.11.2023 - 09:00
27.10.2023 - 09:00
17.10.2023 - 09:00
07.10.2023 - 09:00
27.09.2023 - 09:00
17.09.2023 - 09:00
07.09.2023 - 09:00
27.08.2023 - 09:00
16.08.2023 - 09:00
07.08.2023 - 09:00
26.07.2023 - 09:00
17.07.2023 - 09:00
07.07.2023 - 09:00
27.06.2023 - 09:00
17.06.2023 - 09:00
08.06.2023 - 09:00
BİR CEVAP YAZ
E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir